DE….? (!)


Ataerkil, gelenekçi ve göçebe bir toplumun bireyleri olduğumuzdan olsa gerek-ki, ebeveynlerimiz tarafından hemen hemen her şey genel ahlak kuralları gözetilerek örtü / perde altında  aktarılmış, öğretilmiştir.

 Ola ki, itiraza kalkışıp, onların “doğru” dediklerine yanlış diyesiniz. Ya kapı arkasında bekleyen kızılcık sopası en yakın dostunuz olur ya da annenizin en mahrem beddualarına maruz kalırsınız.
“Biz anamızdan, atamızdan böyle öğrendik, gördük. Onlardan iyi bileceksin!”
Bilemezsin tabi, bilmem kaç yaşında sübyansın daha.
Bıyıkların terlememiş, sakalın çıkmamıştır henüz.
Bilginlik; kıl-tüy ve aklanmış-kırlaşmış saçlarla doğru orantılıdır çünkü.

 Bu yüzden örtülü, kapalı şeylerin altını merak etmek, kurcalamak adeta yasağı delmek gibi bir şeydir. Yarı çıplak dolaşan kadınlara miyopmuş gibi bakmak, mini eteklilerin etek altlarını merak etmek bizim suçumuz değil.

 Türban Yasası” nın gündelik yaşama geçirilmesiyle, örtünme sayısı, yarı çplak sayısını katlamış durumda.  Keza şöhretli sayısı da  şöhretsiz sayısına nanik yaparak alay edecek sayıya ulaşmış durumda. Cümle hal böyle olunca, erkeklerin karşı cinse olan ilgi ve beklentileri de değişmiş oldu. Şimdilerde, çarşaflı, sıkma baş, türbanlı dikizliyorlar.

 Oh ne ala Mualla!!!

 Örtünme, mahreme bürünme öyle bir hal aldı ki, laikliğin, medeniyetin üstü örtülmekle kalmadı, en saygın yer olan meclisin üstüne de örtü çekildi. Hatta meclisin bir “örtülü ödeneği” olması bile bu durumun gayet-net açıklamıyor mu? Meclis son on yıldır, en mahrem yıllarını yaşıyor. Örtü altlarına bu kadar meraklı olan biz, haliyle merak ediyoruz tabi;

O örtünün altında ne var? Örtülü ödenekte  ki mangırları nereye / kime ve ne hakla harcıyorsunuz?

  Lafı, arap sakızı gibi gevelemeden, mevzunun ortasına bodoslama yapıştırayım. O örtünün altında  “demokrasi” var.

Neymiş efendim?

Demokrasi !!!

 ABD nin, tink-tenk kuruluşlarının kıçlarından uydurdukları, 21.yüzyılın en büyük palavrası yani. Hayatımıza bunca uyduruk yasa, madde, gasp, talan, hakaret neyin altında girdi?

Demokrasi…

Hak ve özgürlüklerimizi neyin altında kaybettik?

Demokrasi…

Ulusal değerlerimizi, çıkarlarımızı, varlıklarımızı elimizden kim aldı?

Demokrasi…

Suçları legalleştiren neydi?

Demokrasi…

 Demokrasi= palavra diyorum çünkü; Hitler’in faşist propagandası buna en bariz örnektir. Hitler’in bir numaralı adamı ve en ünlü faşist Dr.Joseph Goebbel’s ne demişti?

“Aynı yalan sürekli tekrarlanırsa, bir süre sonra doğru olarak algılanacaktır.” Bunun üzerine oturtulan propaganda ile Hitler Almanya sında tüm kitlesel iletişim araçları ele geçirilmiş, halk manuple edilmişti. Yeni dünya düzeni dedikleri düzen de halk nasıl düzülüyor?

Demokrasi ile….

Nasıl da benzeşiyorlar değil mi, tek yumurta ikizi gibi..

Hoşgörü ile hoşafı bile birbirinden ayıramayan, elma ile armut’u toplayıp yekün çıkartan, kağıt kalem vs ile bolca muhasebe yapan, vijdanını unutan, sadece karnından beslenip, omuzlarının üzerinde yükselen yuvarlak kütlenin ne işi yaradığını kavrayamayan toplum zaten yıllardır “demokrasi” pilavını yiyordu, bir tek hoşafı eksikti.

 Ağır uykulu ve akıl tutulması yaşayan çoğunluk bir kez olsun “de…” diyebilse, demokrasiyi çözecek, üzerindeki perdeyi atacaktır fakat, yarı ölü halinden uyanamadı. Uyanamaz çünkü AB/D-AKP şırıngası sürekli narkoz zerkediyor. Oysa güzelim türkçemizi rehber ederek şu “de…” meselesini çözmek, sonuç çıkarmak mümkün. Bunu öğrenmek için Biritiş Çinçil’de mastır yapmaya da gerek yoktur. Okuma yazması olan bilir ki, başına “de” gelen her sözcük olumsuzdur. Başka bir deyişle, “de” öneği, başına geldiği sözcüğe olumsuzluk verir.  Dili küfüre meyilli olan bu millet her kurduğu üç cümlenin birinde ;“de –sektir git!” demesini biliyor da, “de-mokrasi” nin, “de” sinden haberleri yok. Biraz düşünmeye yönlendirmek için birkaç örnek verelim mi?

 de-moda

de-formasyon

de-jenere

de-zenfekte

de-mokrasi vesaire…

 Nasıl?

Geldik mi şimdi zurnanın zırt deliğine!

De-hadi, gidin belanızı bulun!



(Veysel Boğatepe)
  20 Haziran 2010






Yorumlar

Popüler Yayınlar