POPLO GRASSO
Floransa halkı; orta çağlar da zengin tüccarlar ve parası bol aristokratlara “Poplo Grasso” yani besili kişiler derlerdi. Sanatçılar da besili kişiler sınıfından sayılırdı. Hani, haşa en ufak bir entelektüellik iddiamız yok ama Etiler lay-lom’undan hazmedemeyen biri olarak sanatçı-zanaatçı kısmının yaratma alanına kafayı fena takmış durumdayım.
Zihnimin karanlık dehlizlerin de(!) ara ara buldum ki; sanatçı kısmına çok karlı bir iş yaptıkları ve ülke ekonomisine katkıda bulundukları için zanaatçı sıfatının yakıştırılması daha uygundur. Çünkü; yaratma alanı olarak yalnızca popolarını sermaye olarak kullanıp, üstelik bilumum estetik operasyonlarla şekillendirip kar-meta faydası ortaya çıkarıyorlar ki; bu da sanatçıdan çok zanaatçı kavramına cuk diye oturur.
Eserleri kendi gövdeleri olduğuna göre, popoları ile para kazanan zanaatkarların popoları , birer başyapıt sayılabilir. Bu tür zanaatlara prim verip alkış tutan “Zanaat Severler” ise, şöhret hastalığına tutulmuş yurdum bireylerinden , yeni zanaatkarlar yaratmak için Türk Star, Pop Star, Top Star, olmadı Cart Star, bu da olmazsa Curt Star gibi ödüllü, “Zanaat Yarışması” düzenleyerek, kazananları ise toplumda yarattıkları afrodizyak etkilerine göre; mesir macunu, kuvvet macunu, incir, kereviz, baharat gibi zıraat ürünleri olarak sunmaları ve toplumun da bu ürünlerin birer “Başyapıt” gibi kabullenmiş olmalarını reddetmek, sahra çölünde üç yapraklı yonca aramak gibi bir şey olur. Asıl yanlış olan, bu işin otoritesini elinde tutanların seyirci ve suskun kalmalarıdır.
Henüz yaşam ve çıkar kavgasını içine düşmedikleri için dünyaya cömert, hesaptan uzak gözlerle bakan gençleri cilalı-macunlu laflarla zehirleyen “Zanaat Üretricileri” ne ailelerin seyirci kalması ve hatta desteklemesi düşündürücüdür. Bir çoğu yaşamlarını kazanabilme çağına geldiklerinde, pek çoğunun saf, paylaşımcı duyguları ve düzgün tahlilleri geride kalacaktır. Pek azı da toplumun yüksek çıkarlarını gözetirken, bugün cebinin hizmetine girenlerin uyduğu çarklara kendilerini kaptırmamak için mücadele etmeyi tercih edeceklerdir. Ya da ben öyle ümit ediyorum!
İçinde yüzdükleri lüksü kulaçlaya kulaçlaya bitiremeyen, servetlerinin kaynağı popoları olmasına rağmen “Alınteri” diye pervazsızca söylemekten kaçınmayan bizim “Poplo Grasso”larımızın ve nicelerinin terleyen yerine “Alın mı?” denir bilemem fakat onursuz yaşamdan kazandıkları, el kirinden öte bir şey olmadığı su götürmez bir gerçektir. Beyni, beyinsiz kalan kültürsüz, özentili, ilkesiz, kimliksiz ve kişiliksiz, uzlaşmak yerine çatışan, çelişen, feodal, postmodern , zorba anlayışlarıyla orta çağlarda olduğu gibi koloniler halinde yaşamakta ısrar eden, site ile gecekondular arasına sıkışan kalabalıkların, sanat ürünleri yerine zanaat ürünlerini tercih etmeleri pek tabiki doğaldır.
Az gelişmiş ve peşin sıra gelen özentili, kolay yoldan para kazanmak için gövdelerini sermaye ederek meşrulaştırmayı ilke edinen yoz-uyuz bir gençliğin önünde, sanattan ziyade sağmal inek ve besili bir gelecek alabildiğine uzanmaktadır.
Veysel Boğatepe
Yorumlar